15 Ocak 2016 Cuma

İstanbul Barosu Başkanlığı: "TALEP EDİLEN SÖZDE 'DEMOKRATİK ÖZERKLİK' VEYA 'ÖZYÖNETİM', AÇIKÇA ÜLKENİN BÖLÜNMESİNİ İSTEMEK VE BU YÖNDE BİR KALKIŞMA ÇAĞRISIDIR"

Haber: İstanbul Barosu Başkanlığı
Son Güncelleme: 12.01.2016 & Etkinlik Tarihi: 29.12.2015 
TALEP EDİLEN SÖZDE "DEMOKRATİK ÖZERKLİK" VEYA "ÖZYÖNETİM", AÇIKÇA ÜLKENİN BÖLÜNMESİNİ İSTEMEK VE BU YÖNDE BİR KALKIŞMA ÇAĞRISIDIR

TALEP EDİLEN SÖZDE "DEMOKRATİK ÖZERKLİK" VEYA "ÖZYÖNETİM", AÇIKÇA ÜLKENİN BÖLÜNMESİNİ İSTEMEK VE BU YÖNDE BİR KALKIŞMA ÇAĞRISIDIR. CUMHURİYETE KARŞI BU KALKIŞMA VE MEYDAN OKUMA KABUL EDİLEMEZ. ANAYASANIN DEĞİŞTİRİLEMEZ İLKELERİNE AYKIRI BU TALEPLERİN HUKUKEN VE FİİLEN GERÇEKLEŞME ŞANSI BULUNMAMAKTADIR.
"Demokratik Toplum Kongresi" nin (DTK) Diyarbakır'da gerçekleştirdiği Genel Kurulunun sonuç bildirgesinde ortaya konan 14 maddelik talepler listesi, sözde "demokrasi" ve "özgürlük" masalları ile maskelenen bazı gerçekleri iyice açığa çıkarmıştır. Şöyle ki:
1) Ayrılık deklarasyonu anlamında dile getirilen bu talepler emperyalizm destekli bir etnik kalkışma ve ayaklanmanın ulaştığı aşamayı göstermektedir.
2) Özü itibariyle bu deklarasyon terör örgütü PKK-Kongre Gel'in 17 Mayıs 2005 tarihinde kabul ettiği "KCK Sözleşmesi" ndeki isteklerin, "siyasi talepler" kılıfıyla sözde "demokrasi" ve "özgürlük" maskesiyle tekrarından ibarettir.
3) Bu deklarasyonu kaleme alanlar emperyalizmin Türkiye üzerindeki 100 yıllık rüyasının güdümlü ve gönüllü taşeronlarıdırlar. Sevr’in güncellenmesinden başka bir şey olmayan bu bildirge gerçekte emperyalizmin talepleridir.
4) Sık sık kullanılan "demokratik" kelimesi, metinde çokça dillendirilen"özyönetim" ve "özerklik" talebiyle, ülke toprağının belli bir bölümünün merkezi yönetimin dışına çıkarılarak parçalanmayla sonuçlanacak bir yola girilmesi, Anayasanın değiştirilemeyecek ilk üç maddesinin ortadan kaldırılmasına yönelik olduğunu gizlemeye yetmemektedir.
5) Kaldı ki metinde talep edilen sözde "demokratik özyönetim” veya özerkliğin parçaları olarak öne çıkarılan yasama, karar alma, yargı, vergi toplama, asayiş ile ilgili hususlar da gerçek amacı ortaya koymaktadır.
6) Hedeflenen "özyönetim" in "özü" nün ve amacının ne olduğu, "Biji serok Obama" sloganında saklıdır.
7) Bu talepler, şimdiye kadar halkı aldatmak için takılan bazı maskeleri indirmiş, makyajları dökmüş, deyim yerindeyse takke düşmüş, kel görünmüştür.
8) Ülkenin içine sürüklendiği bu etnik kalkışma ortamından, terör örgütünü masum siyasi bir hareket gibi göstermeye çalışanların, Kandil’ den "yerli" bir "Mandela" yaratmaya soyunanların, hendek ve barikat ardından halka, güvenlik güçlerine silah sıkanları "özgürlük savaşçısı" olarak yansıtanların sorumlulukları büyüktür.
9) Terör örgütünce hendekler kazılır, barikatlar örülürken ülkenin yönetiminden ve kamu güvenliğinden sorumlu olanların akıl almaz aymazlığını da hatırlatmak isteriz. Kent merkezlerinin ve şehirler arası yolların patlayıcılarla doldurulmasının, sözde "açılım" sürecinin, halktan gizlenen Oslo görüşmelerinin, Habur aymazlığının siyasi sorumlularının, ortaya çıkan vahim tablonun sorumluluğundan sıyrılmaya çalışması bize hiç de şaşırtıcı gelmemektedir.
Yaşanmakta olan etnik kalkışma süreciyle ülkenin karşı karşıya geldiği bölünme tehlikesinden, 13 yıllık tek başına yönetimi ve uygulamalarıyla öncelikle siyasi iktidar sorumludur ve bu ağır bir sorumluluktur.
10) Kendisini "Türkiye" partisi olarak göstermeye çalışan, bölgedeki feodal düzene karşı tek kelime etmeyen, emperyalist güçlerin Ortadoğu'daki varlığından rahatsız olmak bir yana onları davet eden, olaylara emekçinin ve yoksul halkın safından bakmak yerine etnik gözle bakan, "demokrasi", "barış", "siyasi çözüm" sözcüklerini dilinden düşürmeyen, tekke ve zaviyelerin açılması yönünde kanun teklifi veren, gerici ayaklanmaları anan ve kutsayan bir partinin, bu taleplere olan desteği ile birlikte gerçek yüzü ve amacı, ne kadar "Türkiye" partisi ve "sol" olduğu da tam olarak ortaya çıkmış bulunmaktadır. Gerek bu parti gerekse terör örgütü hiç bir şekilde Kürt kökenli yurttaşlarımızı temsil etmemektedir.
11) İleri sürülen taleplerin, gerçekte "demokrasi" ve "barış" ile bir ilgisi olmayıp; Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığına, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne yönelik, terör örgütü üzerinden, siyasi iktidarın da parçası olduğu küresel emperyalizmin Büyük Ortadoğu Projesinin ( BOP ) son aşamasıdır.
12) Bu arada, anılan bildiride, dile getirilen taleplerin sürekli olarak, siyasi iktidar tarafından da taahhüt edilen ve girişimlerine başlanan sözde"Yeni Demokratik Anayasa" ile ilişkilendirilmesi, gerçekte yeni anayasa sürecinin neyi hedeflediğini, bu hususta siyasi iktidarla anlamlı birlikteliği de açıkça ortaya koymaktadır. "Yeni Anayasa" talebinin gerçek amacı, Anayasanın değiştirilemez maddelerinin bir oldu bitti ile değiştirilmesi suretiyle amaçlanan bölünmenin Anayasal alt yapısını, hukuki dayanağını oluşturmaktan ibarettir. Ancak bu hukuken de fiilen de mümkün değildir.
13) Bilinmelidir ki, hangi oy veya çoğunlukla olursa olsun, hukuken değiştirilemez maddelerin değiştirilmesi imkanı bulunmamaktadır. Üstelik bu hukuki gerçek karşısında, bu yöndeki her girişim Türk Ceza Kanunu’nun 309.maddesindeki suçu oluşturacaktır. Buna izin verilemeyeceği açıktır.
14) Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesini, parçalanmasını içeren emperyalizm ve onun yerli işbirlikçilerinin 100 yıllık bu "rüyası" yine "rüya" olarak kalacak, bunu talep edenler içinse "kabus"a dönüşecektir !
Zira Kürt kökenli yurttaşlarımızın da eşit bir parçası ve mensubu olduğu"Türk Milleti" buna asla izin vermeyecek, bu emperyalist saldırı ve oyunu bir kez daha birlik ve bütünlüğü içinde püskürtecek, Cumhuriyetin değerleri içerisinde gerçek barışı, birlikteliği, demokrasiyi gerçekleştirecektir.
Hiç bir güç ve provokasyon, yurttaşlarımız arasında etnik bir kavga ve kargaşa yaratmaya yetmeyecek, Türk Milleti bu oyuna gelmeyecektir. Çözüm, bölünme ve parçalanmada değil, ortak aidiyet duygusunun temeli olan ulus devlete sımsıkı sarılarak birilikte emperyalizme karşı koymaktır. Ülkemizin üzerinde bu karanlık oyunları oynayanlar da mevki ve konumları ne olursa olsun, er geç hukuka hesap vereceklerdir.
İstanbul Barosu olarak, Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez ilk üç maddesini kararlılıkla savunacağımızı, Cumhuriyete ve onun değerlerine sonuna kadar bağlı kalarak bunları koruyacağımızı, üniter, demokratik, laik sosyal hukuk devletine yönelik her türlü saldırıya karşı koyacağımızı, Türkiye'yi etnik bir cehenneme çevirme planlarına karşı sonuna kadar kardeşliği ve gerçek barışı savunacağımızı, sorunların ülkenin birlik ve bütünlüğü içinde ve herkes için daha fazla demokrasi talebiyle çözümü yönünde davranacağımızı bir kez daha kamuoyuna saygı ile duyururuz.
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

7 Ocak 2016 Perşembe

Vatan Partisi: Bölücü Teröre Karşı 14 Maddelik Acil Mücadele Programı

Vatan Partisi’nin Bölücü Teröre Karşı 14 Maddelik Acil Mücadele Programı
Doğu Perinçek: "Özerk Kürdistan" faaliyetine giren HDP derhal kapatılsın
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, bugün Genel Merkezde bir basın toplantısı düzenleyerek, PKK/HDP’nin “Özerk Kürdistan” ilanına karşı Devlet ve Millet Olarak Topyekun Mücadelenin artık yakıcı görev olduğunu açıkladı. Basın Toplantısına Vatan Partisi’nin Genel Başkan Yardımcıları Hasan Korkmazcan, E. Korg. İsmail Hakkı Pekin, Yaşar Okuyan, Erol Çakır, Erten Acır, Nusret Senem ve Bülent Esinoğlu ile Genel Başkan Danışmanı Barlas Doğu da katıldılar. (29 Aralık 2015 Salı)
Perinçek, şunları belirtti:
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NE SAVAŞ İLANI
26-27 Aralık 2015 günlerinde Diyarbakır’da toplandığı belirtilen sözde Demokratik Toplum Kongresi (DTK), 14 Maddelik bir “Deklerasyon” yayınlayarak, “Demokratik Özerk Bölgeler” oluşturacaklarını ilan etti (Özgür Gündem, 27 Aralık 2015).
“Özerk Kürdistan” ilanı, Türkiye’ye savaş ilanıdır.
“Özerk Kürdistan” ilanı, Türkiye Cumhuriyeti toprakları üzerinde sözüm ona devletçik kurma girişimidir. Üstelik bu savaş ilanında, açıkça Bölücü Terör Örgütünün silahlı gücüne dayanıldığı ifade edilmektedir. Bu deklerasyon, bir düşünce açıklaması değil, zor kullanmayı içeren eylemli bir kalkışmadır. Devlet bütünlüğünü ve milletin birliğini cebren ortadan kaldırma suçunun bütün unsurları mevcuttur. Cumhuriyetimize, vatan bütünlüğümüze ve millî birliğimize karşı en ağır suç işlenmiştir.
Suç işleyenler, PKK’nın güdümündeki HDP liderleridir.
AKP iktidarı, Açılım yaparak Bölücü Terör Örgütünün güç toplamasını sağladı. CHP, PKK’nın terör faaliyetini Meclis çatısı altında sürdürmesine yol açtı. AKP ve CHP, Bölücü Teröre yardımcı olan siyaset ve uygulamalara derhal son vermelidirler.
VATAN PARTİSİ’NİN BÖLÜCÜ TERÖRE KARŞI 14 MADDELİK ACİL MÜCADELE PROGRAMI
Türkiye, ABD güdümlü Bölücü Teröre son vermek için, tarihî bir fırsat yakalamıştır ve bu konuda kesinlikle başarıya ulaşacaktır.
Çözüm, devlet ve millet olarak topyekun mücadeledir.
Vatan Partisi, programıyla ve siyasetiyle milletin birliği, vatanın bütünlüğü ve Cumhuriyet mücadelesinin ön cephesindedir. Vatan Partisi’nin orta ve uzun sürede uygulanacak siyasal, toplumsal ve ekonomik programı, kaçınılmaz olarak Türkiye’nin gündemine gelecektir.
Şu anda yakıcı görevler şunlardır:
1. HDP’NİN KAPATILMASI İÇİN DERHAL DAVA AÇILMALIDIR
Anayasanın 68/4. Maddesine göre, siyasal partilerin tüzük, program ve eylemlerinin “Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” aykırı olması kapatma nedenidir. Devletin bölünmez bütünlüğü, devletin tekliği ilkesini ifade eder. Nitekim Siyasî Partiler Kanunu’nun 80. Maddesi, Anayasanın bu düzenlemesine dayanarak, siyasal partilerin devletin tekliği ilkesini değiştirme amacını güdemeyeceklerini ve bu yönde faaliyette bulunamayacaklarını hükme bağlamıştır.
Silahlı Bölücü Örgütün cebir ve şiddetine açıkça dayanan özerklik ilanı ve bu yöndeki faaliyeti, hem bir program açıklamasıdır, hem de suç eylemidir. Bu faaliyeti doğrudan doğruya HDP genel merkez yöneticileri yürütmektedirler.
HDP, Türkiye topraklarının bir bölümü üzerinde bir başka devletin kurulmasını amaçladığını genel başkanının ve genel merkez yöneticilerinin ağzından ilan etmiştir ve bu yöndeki faaliyetin odağı haline gelmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP hakkında Anayasa Mahkemesine kapatma davası açma sorumluluğu ve göreviyle karşı karşıyadır. Hukukun emri de budur, milletin talebi de budur, Türkiye’nin vatan bütünlüğünün gereği de budur. Vatan bölünürse demokrasi olmaz. Cebir ve şiddetin olduğu yerde, demokrasi olmaz.
2. DEVLET VE VATAN BÜTÜNLÜĞÜNE KARŞI SUÇ İŞLEYEN HDP MİLLETVEKİLLERİNİN DOKUNULMAZLIĞI DERHAL KALDIRILMALIDIR
“Kürdistan’a özerklik” eylemine katılan HDP milletvekillerinin dokunulmazlığı derhal kaldırılmalıdır.
TBMM Başkanı, Meclisi bu gündemle toplantıya çağırmalı ve Türkiye’nin devlet, toprak ve millet bütünlüğünü koruma kararlılığı, bütün dünyaya derhal gösterilmelidir. Milleti vatan için birleştirme sorumluluğu da ancak böyle yerine getirilebilir.
3. BÖLÜCÜ TERÖR ÖRGÜTÜNÜ EYLEMLERİYLE DESTEKLEYEN BELEDİYE BAŞKANLARI GÖREVLERİNDEN ALINMALIDIR
Güneydoğu illerimizde bazı belediye başkanları, eylemli olarak bölücü terör örgütünün faaliyetine ve Kürdistan’a özerklik suçuna katıldılar. Bu yerel yönetim sorumluları, yasalar gereği İçişleri Bakanlığı tarafından derhal görevden alınmalıdırlar.
4. TÜRKİYE’Yİ BÖLMEK İÇİN KULLANILAN İKİZ İHANET YASALARI DERHAL KALDIRILMALIDIR
Birleşmiş Milletler’de “İkiz Sözleşmeler” diye anılan “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ve “Kişisel ve Siyasal Haklar Sözleşmesi” başlıklı uluslararası sözleşmeler, 4 Haziran 2003 günü TBMM’de yasayla onaylandı ve yasalaştı.
Bu yasa, Türkiye’yi, etnik, ekonomik, toplumsal parçalama yasasıdır. 35 yıl imzalanmayan, en sonunda AKP iktidarı döneminde CHP oylarıyla Meclisten geçirilen yasa, Türkiye’nin devlet ve millet bütünlüğünü ortadan kaldırmak ve devlet egemenliğini yok etmek için kullanılmaktadır (I. Sözleşme, Madde 1, 2/2, 5 ve 25, II. Sözleşme, Madde 1, l/2, 2/1).
Bu yasa, Lozan Antlaşması’nı delik deşik etmiştir ve yabancı devletlere müdahale hakkı tanımaktadır (II. Sözleşme, Madde 40, 41, I. Sözleşme, Madde 1 ve 27).
TBMM Başkanı, İkiz Sözleşmelerin kaldırılması gündemiyle Meclis’i derhal toplantıya çağırmalı ve bu İhanet Yasası kaldırılmalıdır.
5. GÜNEYDOĞU BÖLGEMİZDE OLAĞANÜSTÜ HAL VEYA SIKIYÖNETİM İLAN EDİLEREK HALKIN GÜVENLİĞİ SAĞLANMALIDIR
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Polisimiz, 24 Temmuz’dan bu yana kahramanca mücadele yürüterek, bölücü terörü kendi kazdığı hendeklere gömmektedir. Bölge halkımız, barış ve güvenliğe kavuşmak için, bu mücadelenin bir an önce sonuçlanmasını istiyor. Halkımızın büyük acılar ve sıkıntılar içinde kalmasına daha fazla izin verilemez.
Hele son “Özerk Kürdistan” ilanından sonra, Bölücü Terörün daha fazla kan dökmesine ve ocak söndürmesine fırsat vermemek ve örgütün bitirilmesi için, Olağanüstü Hal veya Sıkıyönetim ilanı bütün milletin talebidir ve gereklidir. Bu amaçla Anayasal mekanizma işletilmelidir.
6. YEREL YÖNETİM YASALARI DERHAL DEĞİŞTİRİLMELİ
Yerel Yönetim Yasaları, Türkiye’de yerel demokrasiyi ortadan kaldırmak yanında Bölücü Teröre Örgütüne kan dökme olanağı tanımıştır. Kaldırılmış olan kasaba belediyeleri ile mahalle haline getirilmiş köy muhtarlıklarının yeniden kurulması, demokrasinin gereğidir. İl özel idareleri güçlendirilerek yeniden kurulmalıdır. Bunun yanında Yerel Yönetim Yasaları, Bölücü Teröre karşı mücadelenin ihtiyaçlarına göre değiştirilmelidir.
7. KAMU GÖREVLİLERİ BÖLÜCÜ TERÖRE KARŞI MÜCADELENİN GEREKLERİNE GÖRE ATANMALIDIR
Bazı kamu görevlilerinin Bölücü Teröre karşı mücadelede görevlerini yerine getirmediklerini öncelikle halkımız saptamaktadır. Bazı kamu görevlilerinin kararsızlığı, Güneydoğu bölgesi halkının devlete güvenini sarsmaktadır. Bölücü Teröre son vermek ve halka hizmet ihtiyaçlarına uygun olarak, validen başlayarak yetenekli, kararlı, cesur kamu görevlileri atanmalıdır.
8. AKP VE CHP “ÖZERKLİK ŞARTI” LAFINI TERKETMELİDİRLER, TÜRK MİLLETİ ANAYASADAN ÇIKARTILAMAZ
PKK/HDP, vatanımızın bir parçasında “özerklik” ilan ediyor. Bu koşullarda AKP ve CHP’nin “Avrupa Özerklik Şartı”nı Anayasaya geçirme girişimleri, Bölücü Terörle suç ortaklığından başka bir anlam taşımıyor. AKP ve CHP, şu andan itibaren ağızlarına özerkliğin lafını bile almamak sorumluluğuyla karşı karşıyadırlar.
Türk Milleti kavramını Anayasa dışına sürme girişimi de, Terör yangınına benzin dökmekten başka bir sonuç vermeyecektir. ABD emperyalizminin dayattığı özerklik için elverişli bir iklim oluşturmak, artık devlet ve vatan bütünlüğüne ihanet anlamındadır.
9. TERÖR SUÇLARININ YARGILANMASI VE İNFAZINDA KARARLILIK İÇİN GEREKLİ ÖNLEMLER ALINMALIDIR
Bölücü Teröre karşı mücadelenin bir an önce kesin sonuca ulaşması için, terör suçlarının yargılanması ve infazında hukukun uygulanması ve kararlılık şarttır. Asker ve polisimizin canla ve başla yürüttüğü mücadelenin etkin ve caydırıcı olması için, yargıda hız ve infazlarda kararlılık gerekiyor. Barışa ve kardeşliğe bir an önce kavuşmak buna bağlıdır.
10. BÖLÜCÜ TERÖRÜN MEDYA PROPAGANDASINI ÖNLEMEK İÇİN YASALAR UYGULANMALIDIR
Çeşitli gazete ve televizyonlar, açıkça Bölücü Terör Örgütünün şiddet eylemlerinin propagandasını yapıyorlar. Suç işleyen medya organlarına yasaların uygulanması, basın özgürlüğüne aykırı değildir, en başta Mehmetçiğin yaşam özgürlüğünün gereğidir. Mehmetçiğe ve polisimize karşı şiddet eylemlerinin ve cinayetlerin övülmesi ve teşvik edilmesi, yalnız güvenlik güçlerimize karşı değil, vatana ve millete karşı suçtur. Bölücü Terörü kışkırtan propagandaya son verecek önlemler derhal alınmalı ve uygulanmalıdır.
11. BÖLÜCÜ ÖRGÜTÜN TERÖR EYLEMELERİNİ DESTEKLEYEN SÖZDE STK’LARIN VE MESLEK KURULUŞLARININ SUÇ OLUŞTURAN FAALİYETLERİ ÖNLENMELİDİR
Bugün bazı sözde sivil toplum kuruluşları ve sözde meslek kuruluşları açıkça Bölücü Terör Örgütünün organları olarak faaliyet yürütmektedirler. Onların bu faaliyetlerinin bedeli, Mehmetçiğin ve Polisimizin kanıyla ödeniyor.
Bölücü Terörü destekleyen ABD güdümlü örgütlerin yasadışı faaliyetlerine karşı yasaların öngördüğü yaptırımlar kararlı olarak uygulanmalıdır.
12. ÇOCUKLARIMIZI VE GENÇLERİMİZİ PKK TERÖR ÖRGÜTÜNDEN KURTARMAK İÇİN AİLELERİYLE, İŞYERLERİYLE VE ÜNİVERSİTELERİMİZLE İŞBİRLİĞİ YAPILMALIDIR
Bölücü Terör Örgütü, 18 yaşından küçük çocuklarımızı ve gençlerimizi ateşe sürmekte, ailelerini büyük acıların içine atmaktadır. Kamu kurumları, bu gençlerimizi kurtarmak için ailelerini ve işyerlerini bilgilendirmeli ve işbirliğine gitmelidir.
Bölücü Terör örgütü elemanlarının üniversitelerde terör yapmalarına kesinlikle izin verilemez. Üniversitelerimiz, bölücü teröre özgürlük tanıyan uygulamalara son vermeli, yüksek öğretimde özgürlük ve barış ortamı sağlanmalıdır.
13. BÖLÜCÜ TERÖRE DIŞ DESTEĞE SON VERMEK İÇİN KARARLI UYGULAMALARA GEÇİLMELİDİR
ABD emperyalizmi ve İsrail başta olmak üzere bazı ülkeler, bölücü terör örgütünü silahlandırmakta, donatmakta, eğitmekte, siyasal alanda desteklemektedir. Bu desteğe son vermeleri için, ilgili ülkelere karşı, devletçe ve milletçe elbirliği gerekiyor. Suç işleyen PKK mensuplarının derhal Türkiye’ye iadesi için, diplomatik girişimler kararlı olarak yürütülmelidir.
PKK Terör Örgütünün beli kırılmıştır. Artık bu örgüt hiçbir ülke için elverişli bir alet değildir. Türkiye’nin dostluğu, Bölücü Terörün alet değeriyle karşılaştırılamaz. Türkiye’nin bölünmesine katkıda bulunacak uygulamalara yönelen devletler, ancak kendilerine zarar verirler.
Bölücü Teröre karşı en etkili siyaset, komşularımız Suriye, Lübnan, Irak, İran, Azerbaycan ve Rusya ile işbirliği ve Asya ülkeleriyle dayanışmadır. Bu ülkelerin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüdür. AKP iktidarı, komşularımıza terör ihracına derhal son vermeli ve en büyük ticaret ortağımız Rusya ile ilişkileri tamir etmelidir. ABD ve Avrupa ile ilişkilerimizin normalleşmesi de bu kararlılığa bağlıdır.
14. BÜTÜN MİLLETİMİZİ, SİYASAL PARTİLERİ, SENDİKALARI, KİTLE ÖRGÜTLERİNİ TÜRKİYE CEPHESİNDE BİRLEŞMEYE ÇAĞIRIYORUZ
Türkiyemiz, Bölücü Teröre karşı mücadelede kesin sonuca ulaşmanın eşiğine gelmiştir.
Devlet, vatan ve millet bütünlüğü, her türlü sınıf, topluluk ve kişi çıkarının üstünde, bütün milletimizin meselesidir.
Türk de biziz, Kürt de biziz, hepimiz Türk milletiyiz.
Hiçbir ayrım gözetmeden bütün milletimizi, siyasal partileri, sendikaları, meslek odalarını ve kitle örgütlerini, Türkiye Cephesinde sımsıkı birleştirmek için Vatan Partisi olarak görevimizi yerine getirme kararındayız.
PKK, “Kürdistan’a özerklik” deklerasyola intihar ettiğini ilan etmiştir.
PKK, Türkiye’de uyuyan herkesi uyandırmış ve kendi tepesine inecek büyük gücü göreve çağırmıştır. (ulusalajans_ulusalkanal.com.tr)